
Sakız, Çerçöp Olmuş Dostluklar isimli bloglar serisinden üçüncüsü de Faydacılık kitap paylaşımı.
Elimde okuduğum 4 kitap olmasına rağmen bu kitabı okuyamadan geçemeyeceğimi fark ettim. Ne yazık ki ona da başladım 🙂
Şimdi sizlerle paylaşabildiğim kadar paylaşmaya çalışacağım.
Leibnitz, diğer tüm akılcı düşünürlere oranla, olgulara gerektiği önemi vermiştir. Onun büyülü bir dil kullandığı “Theodicee” adlı eseri, biz insanlara Tanrının tercihlerinin doğruluğunu kanıtlamayı amaç edinir; içinde yaşadığımız dünya tüm olası dünyaların en iyisidir.
Sayfa 17
Tanrının Krallığının uçsuz bucaksızlığını tasavvur ettiği
mizde; iyiliklerin bir okyanus, kötülüklerin ise ancak bir damlacık olduğunu görebiliriz.
Sayfa 17
Dünyamız evrende küçük bir noktadan başka bir şey değildir.
Evrenin sonsuzluğu
içerisinde yalnızca küçük bir nokta olan dünyamızdaki
kötülükler de, evrenin kusursuzluğu karşısında küçücük kalır.”
Sayfa 18
“çünkü Tanrı her şeyi daha
önce de söylediğim gibi kusursuz bir uyum içinde yaratmıştır.” Leibnitz
Sayfa 20
Profesör Royce, Dünya ve
Birey adlı eserinin ikinci cildinde içinde yaşadığımız dünyadaki kötülüklerin ebedi düzenin mükemmeliğine ışık tuttuğunu savunmaktadır.
Sayfa 21
Bunu yaşayan insanlar gerçeği kavrarken,
filozoflar yalnızca gölgelerle meşgul olurlar. Filozofların ve ayrıcalıklı kesimlerin dışında kalan sessiz çoğunluk giderek bu gerçekliği kavramaktadır. Böylelikle evreni ve dini sorgulamayı öğrenmektedir.
Sayfa 21
Tüm bu olgular
dinin hükümsüzlüğünü kanıtlamaya yetmiyor mu? İnsanlık,dinle daha fazla vakit kaybetmemelidir. Buna yirmi yüzyıl kafi gelmiştir. Din, inandırıcılığını kaybetmiştir. İnsanoğlu inandırıcılığını
kaybeden sistemlerle daha fazla oyalanmamalıdır.
Bay Swift, dinin gerçekleri
görmeden yolunda ilerlemeye çalışan bir uyur gezere benzediğini iddia eder.
Sayfa 22
Faydacılık, bir yandan deneycilik gibi dinle ilişkisini kesmemekte, bir yandan da akılcılık gibi olgularla bağını koparmamaktadır.
Sayfa 23
Zihinlerimizi, hayvani
dürtülerden arındırarak yüksek idealler doğrultusunda daha soylu amaçlara yönlendirmenin nesi sakıncalıdır?
Sayfa 23
Yaradılış özellikleri insanların felsefe konumunu dek
belirlemektedir ve belirlemeye devam da edecektir.
Sayfa 23
Sistemler, Tanrının uçsuz bucaksız evrenini tasvir etmeye çalışan tablolardır. Onlar evrenden alınan kişisel tadların şaşırtıcılığının
birer dışavurumudur.
Sayfa 24
İtirazlarımızda ya da kabullenişlerimizde, kendi çıkarlarımızın temsilcisi olarak, buyurganlık havası sezilecek; kararlarımız
doğrudan övgü ya da yergi niteliğine bürünecektir.
Evrenin karakteri, felsefenin insanlara sunduğu açımlamalarla değil, insanın
kendisinin evren karşısında hissettikleriyle değerlendirile
cektir
Sayfa 24
Çok az insan kendisine özgü bir felsefe ortaya koyabilir. Fakat hemen hemen herkesin evrenin karşısında diğer tüm sistemlerde ifadesini tam olarak bulamayan kendine has bir kavrayışı olduğu söylenebilir.
Sayfa 24
Dünya tek yoksa birçok mudur – maddi midir yoksa
ruhani midir – yazgısı belli midir yoksa özgür müdür? Bunlar hiçbir zaman son bulmayan tartışmalar olagelmiştir. Faydacı
yöntem, bu tür konularda, her bir tartışmaya onların kendine özgü pratik sonuçlarından yola çıkarak çözüm getirmeyi amaçlar.
Sayfa 28
Charles Peirce, 1878 yılının Ocak ayında yayınlanan Aylık
Popüler Bilim dergisinde yer alan “Düşüncelerimizi Nasıl
Berraklaştırırız?” adlı makalesinde şu görüşlere yer vermiştir: İnançlarımız
gerçekte eyleme dönüktür. Düşüncelerimizin anlamı
ancak onları yaşama geçirirkenki harekef tarzımızın ne olacağı ile belirlenir; asıl önemli olan nokta hareket tarzıdır.
Sayfa 29
Düşüncelerimizdeki
tüm çatışmaların kökeninde pratik anlamdaki
farklılıklar yatmaktadır.
Sayfa 29
Bir obje hakkındaki düşüncelerimizi berraklaştırmak istiyorsak, objenin içinde barındırdığı pratik etkileri göz önüne almalıyız – ondan beklentilerimizin ne olduğunu
ve bizim hangi reaksiyonları göstermeye hazır olduğumuzu. Bu etkiler üzerine açıklığa kavuştuğumuzda gerçek obje kavramına da ulaşabiliriz.
Sayfa 29
Kuşkusuz faydacı yöntem yeni birşey değildir. Sokrates bunun en büyük ustalarından biridir. Aristototales de bu yöntemi kullanmıştır. Locke, Berkeley ve Hume bundan yola çıkarak gerçeğe önemli katkılarda bulunmuştur
Sayfa 31
O halde faydacı yöntemin belirli sonuçlara ulaşmaya çalışmaktan çok bir tutum olduğunu söyleyebiliriz: Yüzünü asıl olarak
başlangıca, ilkelere ve ‘kategorilere’ değil; sona, meyvelere,olgulara çeviren bir tutum.
Safya 32
Sözünü ettiğimiz bilimsel mantık dalgasında Messrs, Sebiller ve Dewey gerçeğe faydacı yaklaşımları ile ön plana çıkarlar. Bu isimler fikirlerimizdeki ve inançlarımızdaki ‘gerçeğin ‘ bilimdeki gerçekle aynı anlama geldiğini söyler
Sayfa 34
Sahip olduğumuz tüm önyargıları bütünüyle
dışlayan yeni bir açıklama hiçbir zaman başarıya ulaşamaz.
Sayfa 35
Daha önceki doğrularımıza olan bağlılığımız çoğu zaman en büyük belirleyici etkendir; kendilerine yabancı olan her şeyi bütünüyle inkar etmek ya da küçümsemek en sık karşılaştığımız tercihlerdendir.
Sayfa 36